Tüketiciyi Destekleme Derneği

"Yaşanabilir ve sürdürülebilir bir dünya"
 
 
 
3 Ekim 2024 Perşembe 
Ziyaretçi Sayımız: 1.846.635

Ana Sayfa
Üyelik Formu

Kurumsal


Şubelerimiz

Kurucu Üyeler

Denetim kurulumuz

Yönetim Kurulumuz

Onur Kurulumuz

Çözüm Merkezi

Çalışma Komisyonları

İnsan Hakları Kurulu

Hasta Hakları Kurulu

Faydalı linkler

Reklam Kurulu Kararları

Tüketici Konseyi Kararları

Şubelerimizden
 





 

Üye Olduğumuz Kuruluşlar

ekmek israf etme

eskişehir

 
   
“her an çok geç olabilir..."
“her an çok geç olabilir..."

 Deprem dirençli kentler  çalışmalarını değerlendiren  Tüketiciyi Destekleme Derneği (TÜKDES) Genel Merkez Çözüm Merkezi Üyesi Ayşe KESKİN "dostlar alışverişte görsün komisyonları; bir an evvel deprem dirençli kentler komisyonlarına dönüşmelidir" dedi.

 

           

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

  Genel Merkez Çözüm Merkezi Üyesi Ayşe KESKİN konuyla ilgili olarak şu açıklamayı yaptı:

            DEPREM" sözcüğüne  dilimiz o kadar alıştı ki; sadece konunun  uzmanları değil, hepimiz "Ülkemiz deprem ülkesi,  7' nin üstünde deprem bekleniyor,  fay hattının üstündeki şehirler..." vb. ifadeleri rahatlıkla, hiç ürpermeden söyler olduk! Oysaki yakın geçmişimizde, 2'si bölgesel çapta olup, inanılmaz yıkıma neden olan, büyük küçük sayısız depreme şahit olan insanlardık BİZ...

            Daha bu sene başında, 6 Şubat'ta yaşanılan depremle hayatlarımız bir gecede alt-üst olmamış mıydı? O kadar büyük çaplıydı ki; hemen herkesin bir depremzede yakını, tanıdığı olmamış mıydı? Binlerce insanımız saniyeler içinde binalar ve toprak altında kalıp can vermemiş miydi? Yüzlerce sağlıklı insan "engelli" olmamış mıydı? Binlerce insan sevdiklerini, tüm ömrü boyunca kazandıklarını saniyeler içinde kaybetmemiş miydi, bambaşka şehirlere gidip hayata tutunmaya çalışmamış mıydı? Zaten ekonomik  sıkıntıdayken, depremzede dostlarımıza yardım ve destek için, şehirlerimizin yeniden inşası   için birdenbire çok yüklü bir ekonomik külfetin altına girmemiş miydik, yardım kampanyaları düzenlememiş miydik?Deprem bölgesine gönüllü gidip o zor şartlarda günlerce  çalışmamış mıydık? Çocuklarımızın, gençlerimizin geleceği olan  eğitimleri aksamamış mıydı? Depremi  bizzat yaşamayı  bırakın,  haberleri izlerken bile psikolojimiz  alt-üst olmamış mıydı? Sabahlara kadar TV başında enkaz altından hiç tanımadığımız bir can'ın çıkmasını bekleyip, canlı çıktığını görünce sevinçten ağlamamış mıydık? Yemeye-içmeye, gülmeye, mutlu olmaya utanır hale gelmemiş miydik? Soruyorum Sizlere bütün bunları KİM YAŞADI ??? Ve yine soruyorum, aynı felaketi bir kez daha yaşamaya maddi-manevi gücümüz var mı??? Varsayalım ki var; peki onca can'ı, malı, emeği hiçe saymaya; şehirlerimizi, kültürlerimizi, anılarımızı yok etmeye hakkımız var mı?TABİİ Kİ HAYIR ! Öyleyse yaşadığımız afetleri bir MİLAT olarak görmeliyiz! Depremin, zamanı kestirilemeyen ve nerede karşılaşacağımızı bilemediğimiz  bir doğa olayı olduğu bilinciyle,

Her an çok geç diyerek, ivedilikle  deprem  dirençli kentler oluşturabilmek için:

*Depremle ilgili, alanında  otorite kabul edilen isimler başta olmak üzere, konuyla ilgili tüm mesleklerden oluşan bir komisyon oluşturulması,

*Genel koordinatör olan  komisyona düzenli, sağlıklı bilgi aktarılacak şekilde şehir, ilçe ve mahallelerde  yerel yönetimin de içinde olduğu alt komisyonların oluşturulması,

*Bu komisyon üyelerinin belli aralıklarla  Valilik ve Kaymakamlık koordinatörlüğünde  eğitime tabi tutulup, alınmış olan eğitimi ve kararları kendi bölgelerine aktarması ve uygulaması,

 

 

*Yapı denetim ve izinlerinin etkin şekilde gerçekleştirilmesi, deprem yönetmeliğine uygun binaların, depremden en az etkilenecek zeminlerde inşa edilmesi, bu konuda ihmali olanların caydırıcı, ağır cezalara tabi tutulması,

*Yerel komisyonların yaptığı plan doğrultusunda  şehirlerdeki yüksek riskli bölgelerde bulunan  binaların kontrol ve tespitinin, zemin etütlerinin yapılması; güçlendirilecek ve yeniden inşa edilecek yapıların belirlenmesi, buralarda yaşayan insanlara mağduriyet yaşatmadan  buna hız verilmesi,

*Her şehrin ve bölgenin yer şekilleri, iklimi, yerleşim planı ve ulaşım ağının farklı olduğu bilinciyle, olası deprem ve diğer afetlerde izlenilen yol ve  müdahale şeklinin  "her şehrin kendine özel, kendi koşullarına uygun" olması ve bu şartlar göz önünde bulundurularak "Acil Eylem  Planları" nın oluşturulmalıdır.

 

Olası bir deprem ve afette;

 Nasıl hareket edileceği, etkin ve hızlı müdahalenin  nasıl ve kimler tarafından gerçekleştirileceği,  depremde  güvenli alan olarak nerede toplanılacağı vb  kriz yönetiminin belirlenmesi,

*İkinci bir riskin ( yangın , patlama, su baskını, zehirlenme vs) oluşmaması için  gerekli önlem ve güçlendirme, altyapı çalışmalarının yapılması,

* İlk etapta ihtiyacın karşılanacağı;  içinde  ilk yardım, barınma, giyecek, temizlik vb malzemelerinin yer aldığı, belli aralıklarla güncellenen bölgelerin ulaşım ağına yakın,sağlam inşa edilmiş "Acil Afet Ofisleri"nin oluşturularak, başka yerden yardım gelinceye kadar bölgenin  kendi ihtiyacını karşılaması,

*Alt komisyonların önderliğinde okullarda öğrencilerimize afet öncesi, sırası ve sonrasında yapılması gerekenlerin anlatılması, çocuklarımızın afetlere hazırlanması,

*Kurulan alt  yerel komisyonların önderliğinde her şehirde, her meslekten afet gönüllüleri oluşturup ve  eğitip, olası depremde dışarıdan yardım gelene kadar müdahale edebilecek bilinçli,  "afet gönüllüler  ordusu" oluşturulması ELZEMDİR!

 Kurulan komisyonlar:

            Çalışmalarını "dostlar alışverişte görsün" mantığıyla değil, şu an deprem olsa nasıl hareket edeceğiz, buna hazır mıyız? mantığı ve ciddiyetiyle gerçekleştirmelidir.ALINAN KARARLAR; Objektif, Realist, Rasyonel, Uygulanabilir TAMAMEN İHTİYACA YÖNELİK OLMIALIDR!

            Unutmayalım ki;  bugün maliyetli ve zahmetli bulup almadığımız her önlem, afetler karşısında; hem can kaybı, hem de maddi külfet olarak MİSLİYLE bize geri dönmektedir!

 

 

            Takdir edersiniz ki eğitim, sağlık, savunma vs yaşamın her alanında önleyici tedbirler esastır, olduktan sonra bertaraf edilmesi çok daha güçtür...

            Her büyük deprem sonrası sanki SAVAŞ'TAN çıkmışçasına binlerce canımızı  yitirip, yıkıntılarla  harabeye dönmüş şehirleri ciddi bir ekonomik güçle tekrar inşa etmeye çalışmak yerine, "Depremle Mücadelede Milletçe  Kurtuluş Savaşı Seferberliği" ilan edilmeli. binalarımızı kendimize bir "savaş alanı" olarak değil ,  huzurlu, güvenli bir "yaşam alanı" olarak inşa etmeliyiz. Eskişehir, 22.12.2023

            #TÜKDES #DepremDirençliKentler #HerAnÇokGeçOlabilir#GeleceğimizeSahipÇıkalım

 

 

Ayşe KESKİN

Genel Merkez Çözüm Merkezi Üyesi

961 defa okundu
Facebookta Paylaş
Yazdır


 

| Sık Kullanılanlara Ekle | Giriş Sayfam Yap | İletişim | E-mail Giriş |